1-Diyabetik Ayak oluşma riski ne
kadardır? Niye önemlidir ?
Her diyabet hastasının yaşamı boyunca
%12–15 oranında diyabetik ayak ülseri gelişme riski vardır. Non-travmatik ayak
amputasyonlarının % 40–60‘ı diyabete bağlıdır. Ayak ülserli bir diyabetik
hastanın ortalama hastanede yatış süresi, ülseri olmayan bir diyabetliden en az
% 50 daha uzundur.
2-Diyabetik ayak niye gelişir?
Diyabetin geç komplikasyonları olan
periferik nöropati, periferik arter hastalığı ve ayak travmaları ülserlerin
başlıca nedenleridir. Ayrıca motor ve otonom defisitler de ülser gelişimine
katkıda bulunurlar. Diyabetik ayak ülserleri nöropatik, iskemik veya
noro-iskemik olarak sınıflandırılırlar. Nöropatik ülserler diyabetik ayak
ülserlerinin en sık görülenidir. Perfüzyonu kötü olan dokularda travma sonrası
iskemik ülserler gelişir. Ayrıca eklem hareketlerinin kısıtlanması, kotu ayak
bakımı ve ayak deformiteleri ayak ülserlerinin gelişimi için risk oluşturur.
3-Diyabetik Ayak ülseri nasıl
sınıflandırılır?
Birçok ayak ülseri sınıflaması
olmasına rağmen hiçbiri uluslararası kabul görmemiştir. Wagner-Megitt
sınıflaması yarayı ülserin derinliğine ve gangrenin genişliğine göre sınıflara
ayırmıştır. İki haftada iyileşmeyen bir cilt lezyonu bulunan diyabetli hasta
acilen diyabetik ayak konusunda deneyimli bir uzmana sevk edilmelidir.
4-Diyabetik Ayak ülserinin
değerlendirlmesi nasıl yapılır ? Niye önemlidir?
Ülserin öncelikli değerlendirilmesi
yaranın iskemik mi veya nöropatik mi olduğunu ayırt etmektir. Diyabetik bir
hastanın ülseri değerlendirilirken yaranın süresi, genişliği, derinliği, kokusu,
osteomiyelit varlığı ve aldığı tedaviler dikkatlice değerlendirilmelidir.
Değerlendiren hekim duyu muayenesi, periferik nabız muayenesi, ayak bileği-kol
basıncı indeksi ve doppler ultrasonografi ile nöropatik veya vasküler hastalığı
ayırt etmelidir. Manyetik rezonans (MR)-anjiyografi veya konvansiyonel
anjiyografi hastanın tedavi planlaması yapılırken kullanılabilir.
Oksijenlenmesi yeterli olmayan dokuların iyileşmesi mümkün değildir, doku
perfüzyonu düzeltilemezse yapılan tedavilerin başarıya ulaşması mümkün
değildir. Pürulan sekresyon ya da inflamasyonun en az iki klinik bulgusu
(eritem, ısı artışı,hassasiyet, ağrı ve indurasyon) varlığında klinik olarak
infeksiyon vardır. Yaranın kötu kokulu olması infeksiyon için önemli
bir kanıttır. Diyabetik ayak infeksiyonu çoğu kez ateş, lökositoz gibi sistemik
bulgulara neden olmaz. Bu bulgular varsa kliniğin ağırlığına işaret eder.
5-Diyabetik Ayak Teşhisi nasıl konur?
Neler yapılmalıdır?
Diyabetik ayak infeksiyonu ilk
görüldüğünde yaranın temizlenmesi, nekrotik veya
gangrenli materyalin debridmanı ve kör uçlu steril bir prob ile
yabancı cisim varlığı ve yaranın kemik ile temasının araştırılması gerekir.Bu
aşamada alınan derin doku örneği kültur icin gönderilir. Yüzeyel sürüntü
kulturleri kolonizasyonu yansıtması nedeniyle
önerilmemektedir. Hemogram, temel biyokimyasal testler,
inflamasyonun serum belirtecleri (sedimantasyon, CRP) izlemde ve tedavi
modifikasyonunda yararlıdır. Direkt grafiler çoğu olguda yabancı cisim,
dokularda gaz varlığı ve osteomiyelit bulguları yönunden önemli
bilgiler sağlar. Derin doku infeksiyonu, abse ve osteomiyeliti değerlendirmek
icin MR gerekebilir.
6-Diyabetik Ayak nasıl tedavi edilir?
Yara bakımı, antibiyotik tedavisi,
ayağı basınçtan koruma ve sıkı glisemik kontrol
tedavinin esasını teşkil
eder.Diyabetik ayak ülserleri multidisipliner yaklaşımla değerlendirilmelidir.
Hastalar endokrinoloji, infeksiyon hastalıkları, ortopedi, plastik cerrahi,
damar cerrahisi, fizik tedavi, podiyatrist, diyetisyen ve diyabetik ayak hemşiresinin
olduğu bir ortamda değerlendirilmeli ve tedavileri planlanmalıdır. Başlangıçta
ampirik olarak aerob ve anaerob spektrumları içermelidir.Hastanın izleminde
klinik yanıt, kültür sonuçları ve antibiyotik duyarlılığına göre antibiyoterapi
modifiye edilir. Osteomiyeliti olmayan hafif yaralarda antibiyotik tedavisi
ortalama 2 hafta verilir. Osteomiyelit varlığında kemiğe penetre
olabilen ajanlar ile yapılan uzun sureli (4–6 hafta) tedavilerin
sıklıkla remisyon sağladığı gösterilmiştir. Yara düzenli olarak izotonik sodyum
klorür ile temizlenmelidir.
7-Diyabetik ayak tedavisinde cerrahi
gerekirmi ?
Diyabetik hastalarda periferik arter
hastalığı tipik olarak diz ve ayak bileği arasındaki
damarları etkiler. İskemik ve
nöro-iskemik ülserin standart tedavisi otojen doku (safen ven) ile femorodistal
by-pass’tır. Ülser oluştuktan sonra dolaşım yeterli bile olsa üzerindeki
mekanik yük kalkmadıkça iyileşmez. Yara üzerine bası sonucu oluşan strese ve
ani basınca bağlı olarak yara yerinde sürekli hasar meydana gelir.
8-Diyabetik Ayak ülseri tekrarlarsa ne
yapılır?
Rekürren ülser gelişimi ilk 12 ayda %
28 iken 40 ay sonunda % 100’e kadar yükselir. Bu nedenle diyabetik ülser öyküsü
veya yüksek riski olan hastalar özel diyabetik ayak polikliniklerinde düzenli
olarak takip edilmelidir. Ülser öyküsü veya iskemisi bulunan ayak 1–2 haftada
bir değerlendirilmelidir. Ayak ülserinin tekrarlayıcı olduğu hastaya
anlatılmalıdır.
9-Diyabetik Ayak Eğitiminde neler
öğretilir ?
Tüm diyabetli hastalar eğitilmeli ve
özellikle ağrı hissi olmayan hastaların ayaklarını mekanik, termal ve kimyasal
travmalardan nasıl koruyacakları anlatılmalıdır. Her fizik muayenede ayaklar
değerlendirilmelidir. Hastalara ülser tedavisinin esasları, infeksiyonun
belirtileri ve düzenli ayak bakımının önemi anlatılmalıdır. Düzenli ayak
bakımı, eğitim, basit hijyenik uygulamalar ve uygun ayakkabı seçimi gibi basit
uygulamalar ile ülser oluşumunda % 50 azalma sağlanabilir. Ülser oluşumunu ve
nüksü önlemede ayak basınçlarının ülser eşiğinin altına indirmek önemlidir.
Hastalar ülsere neden olan ayakkabıyı tekrar giymemeli, hastanın deformite
düzeyine ve aktivitesine göre uygun ayakkabı giymesi sağlanmalıdır.
KAYNAKLAR
1-http://www.saglik.gov.tr/TSHGM/belge/1-10265/eski2yeni.html
Yorumlar
Yorum Gönder